Pazartesi, Ağustos 31, 2009

Snow Leopard Windows’u Yedi mi?

Herkes Microsoft’un yepyeni işletim sistemi Windows 7’yi makinalarına kurmak için Ekim 22’yi bekleye dursun, Apple 28 Ağustos Cuma günü tüm dünyada Mac OS X’in en yeni sürümü olan Snow Leopard’ı piyasya sürüyor. Kıran kırana giden bu işletim sistemi savaşlarında Microsoft, Windows Vista’nın uyumusuzluk sorunları, performans eksiklikleri ve teknolojik engelleri yüzünden ciddi hasar almıştı. Bu savaşta yeni bir round olarak görülebilecek bu bölümde Mac OS bir önceki sürüme sahip olan Mac kullanıcılarına Snow Leopard sürümü olan 10.6’ya yükseltme bedelini 29 USD olarak belirlemiş. Diğer taraftan Microsoft’un en ucuz Windows 7’sine bir önceki sürümden yükseltme bedeli 129 USD olacak.
Bu konuya çok çeşitli yaklaşımlar var. Birçok kullanıcı Mac OS 10.6’ya yükseltmenin bir service pack seviyesinde güncelleme olduğunu dolayısıyla Windows 7 gibi yepyeni bir işletim sistemine geçmekle kıyas götüremeyeciğini ileri sürüyorken, bir çok Mac kullanıcısı da Microsoft’un Vista sürümünde vaad ettiği ve zaten olması gereken herşeyi bu versiyonda kullanıcılara sunuyor olmasını, bir service pack güncellenesi olduğunu ve buna 129 USD fiyat biçiyor olmasının çok pahalı olduğunu eleştiriyor.
Oysa ki her iki işletim sistemi de bir service pack yükseltmesinin çok üzerinde yepyeni teknolojileri kullanıcıya sunuyor olacak.
Daha devrimsel nitelikte olduğu öne sürülen Windows 7’den bahsetmek gerekirse, Microsoft bütün ürünlerinde yaptığı gibi Windows 7’nin çeşit çeşit versiyonlarını hazırlamış durumda. Bunlar 32 ve 64 bit aromalarında olduğu gibi ev ve profesyonellere göre de başkalaştırılmış versiyonları mevcut. Windows 7’ye Vista’nın tamir edilmiş hali demek son derece ayıp olur. Kullanıcı arabiriminden çok derin sistem fonksiyonlarına kadar bir çok yenilik içeren Windows 7’nin bazı öne çıkan özellikleri şöyle:
Pencere Yönetimi: Yeni Windows 7 de mouse’un bir hareketiyle dilediğiniz pencereyi tutup salladığınız takdirde o pencere hariç tüm uygulamalar minimize olup task bar’a iniyorlar. Mouse ile tuttuğunuz pencereyi ekranın kenarlarıan getirirseniz, ekran tam ortadan ikiye bölünüyor ve dayadığınız kenara pencere kendini yerleştiriyor. Gene mouse ile tutup ekranın tepesine dayarsanız bu sefer pencere full screen moduna geçiyor. Sağ alt köşede task bar üzerinde duran küçük bir ikona mouse over yaparak o anda ekranda açık tüm pencereleri görünmez kılmak mümkün. Sadece çerçeveleri kalan bu uygulamaları tamamen yok etmek için ise aynı ikona kliklemek yeterli. Bir süre Windows 7 kullandıktan sonra başka bir işletim sistemine geçince insan Windows 7’nin bu özelliklerine farkında olmadan ne kadar alıştığını ve esasında ihtiyaç duyduğunun farkına varıyor.
Yeni arama motoru: Vistada da bir dereceye kadar olan bu fonksiyon Windows 7 de olması gereken yere gelmiş vaziyette. Start düğmesine bir kere basarak çıkan arama motoruna girilen herhangi birşey Vistada iken indekslenmiş klasörlerin dışında ise detaylı aramayı ayrıca yapmak gerekiyordu. Windows 7 de ise çok daha güçlü arama motoru eş zamanlı olarak bir çok bölgede sorgulanan soruya uygun veya yaklaşık cevaplar arayabiliyor. Dokümanlar, resimler, medya dosyaları diye alt başlıklar halinde bölerek sunuyor.
Performans ve güvenilirlik: Belki de en önemli Windows 7 özelliği birçok kullanıcının Vistada ağzını yakan moralini bozan performans konusunun bu versiyonda adreslenmiş olması Windows 7’nin en güvenilir işletim sistemi olmaya aday kılıyor. Hem boot ederken hem shut down komutundan sonra aynı konfigurasyona sahip Windows 7 makina, Windows XP ve Vista yüklü makinalardan belirgin olarak daha hızlı başlayıp daha hızlı kapanabiliyor. Güvenilirlik ise performanstan da önemli bir konu ve dizüstü bir bilgisayarda çalışan Windows 7, hızlı ve sorunsuz bir şekilde uyku moduna girip defalarca çıkabiliyor. Özellikle taşınabilirlik tarafında en çok kullanılan güç kullanım ayarları, ekran ve projektör seçeneklerine hızlı ulaşım imkanı da sağlanmış. Windows 7 yüklü bir dizüstü bilgisayar Rahatlıkla iş emanet edilebilen bir makina haline bürünüyor.
Windows XP Mode: Oldukça kullanışlı bu mod özellikle deneysel yazılımların yüklenmesinde sisteminin genel güvenliğinin sağlanması anlamında veya geriye doğru uyumluluk tarafında halen eski işletim sistemlerinde çalışan uygulamaların yeni sistem üzerinde sorunsuzca çalışmasını sağlayabilmek için Windows 7’nin bazı modelleri içerilerinde Windows XP mode ile geliyorlar. Sanal bir makina olarak çalışan Windows XP’ye sistem kaynaklarından dilediğniz kadarını ayırarak dilediğniz konfiürasyonda makinalar yaratmak mümkün. Ayrıca bu modda çalışacak uygulamaları Windows XP’yi başlatmadan direk Windows 7 altında çalıştırmak mümkün. Arka planda çalışan sanal makina Windows 7’de çalışamayan bir uygulamayı kullanıcıya hiç farkettirmeden çalışır hale getirebiliyor. Kısacası bir Windows 7 lisansı aynı zamanda içerisinde bir Windows XP işletim sistemi ve lisansı da barındırıyor.
Daha yüzlerce ufak tefek düzeltme güzelleştirme içeren Windows 7’nin RC ve RTM sürümleri uzun süredir test kullanıcılarının makinalarında yüklü. Şimdiye kadar toplanan geri bildirimlere göre tüm kullanıcılar yeni özelliklerden ve kolaylıklardan oldukça memnun. Ancak en önemlisi sağlıklı ve güvenilir bir biçimde çalışan işletim sisteminin daha önceki ataları gibi çökmüyor olması, güvenliğinin daha arttırılmış olması, virüslere ve bozuk kodların vereceği hasarlara karşı daha dayanıklı olması. Oldukça düşük seviyeli konfigürasyonlarda bile tatminkar performanslarda çalışıyor olması da bu işletim sisteminin ortalama dizüstü bilgisayarlarda rahat çalışmasını sağlıyor. Bu bakımlardan Windows 7 oldukça başarılı gözüküyor.

Mac OSX 10.6 Snow Leopard ise teknolojik anlamda oldukça ileri özellikleri beraberinde getiriyor ancak bu özellikler birçok güncel makinada maalesef çalışmayacaklar. Öncelikle Intel işlemcisi olmayan Macler maalesef Snow Leopard’dan faydalanamayacaklar. Ayrıca saf 64 bit kernel sadece en yeni Mac modellerinde çalışacak. Hala 64 bir uygulamaların çalışmasına izin verecek olsa da halen arka planda 32 bit kodun çalışıyor olması bazı kullanıcıları rahatsız edebilir.
Snow Leopard artık içerisinde Microsoft Excange desteği ile geliyor olacak. Çok önemli bir özellik gibi görünmese de kullanıcılara yüzlerce dolara malolan Microsoft Office for Mac uygulamasını aldırmadan Exchange server ile konuşup mail ve iCal uygulamalarını exchange serverdan faydalandırabileceğinden 29 USD’lik bu güncelleme sadece bu özellik bir için bile almaya değer hale bürünüyor.
Yeni Expose bir programın tüm pencerelerini ikonunu dockun üzerinde tutmak şekliyle gösterebiliyor. Uzun süredir ihtiyacı duyulan bu özellik son derece kullanışlı. İşletim sistemi, önceki versiyonlarına gore disk üzerinde 7GB daha az yer kaplıyor ve bunu ek birçok yenilik getiriyor olduğu halde yapıyor. Kimse sürekli kilo alan işletim sistemi sevmez.
Snow Leopard üzerinde Quicktime X media oynatıcı ile geliyor. Tam 64 bit desteği olan bu uygulama aynı zamanda http streaming’i destekliyor. Bu sayede firewall arkasında olan veya daraltılmış özellikli ağlarda bile video streaming’i mümkün kılıyor. Snow Leopard’ın yeni OpenCL desteği ile Mac OS artık grafik işlemcisinin de gücünü yeri geldiğinde ihtiyacı olan uygulamalara yönlendiriyor.
Bu yılın son çeyreğinde Mac kullanıcısı da olsak Windows kullanıcısı da olsak yepyeni işletim sistemlerimizi makinalarımızda kullanıyor olacağız. İşletim sistemlerinin arasındaki rekabet her zaman olduğu gibi biz son kullanıcılara yeni özellikler, hayal gücümüzü bile zorlayan yeni faydalar ve işlerimizi kolaylaştıran yüzlerce yeni uygulama olarak geri dönüyor. Hangi tarafta olursanız olun önümüzdeki günlerde oyanayacağımız yepyeni oyuncaklarımız olacak.

Pazartesi, Ağustos 17, 2009

App Store Cosacak

Apple geçtiğimiz hafta ultra populer App Store’un 1. Yılını doldurduğu gün yaptığı açıklamada App Store’un toplam satış adedinin yaklaşık 1,5 milyar download olduğunu söyledi. Tekrar etmekte fayda var, bu satış bedeli değil satılan application sayısıdır. Steve Jobs App Store’u tarif ederken “bu endüstride daha önceki hiçbirşey ile karşılaştırılamaz, ne boyut ne de kalite olarak” demişti. Ayrıca daha hala büyüme potansiyelinin olduğunun ispatı satışların hızının gün geçtikçe artıyor olması. Bu uygulamaların 1 milyar adedi açılışın ilk 9 ayında, sonraki 600 milyon adedi ise takip eden 3 ayda satılmış. Hatta Apple en son Haziran ayı içerisinde gerçekleştirdiği konferansında Cinema Displaylerden oluşturdukları devasa bir duvara şu anda App Store da satılmakta olan tüm uygulamaların ikonlarını yerleştirmiş, her satış olduğunda ilgili uygulamanın ikonunun yanıp sönmesini sağlamıştı. Genel görüntü gerçek zamanlı olarak satışlar gerçekleştikçe Matrix filmindeki ekranları andıran bir manzaraya dönüşmüştü.
Apple’ın App Store’u öylesine popüler oldu ki, senelerdir piyasadaki bir çok smartphone da kullanılan oldukça yaygın işletim sistemleri de kendi platformlarında geliştirilen uygulamaların son kullanıcya iletilmesi için böyle bir platformun şart olduğunu düşündüler. Microsoft, Windows Mobile için; RIM, Blackberry OS için; Palm, WebOS için application store lar açmaya başladılar.
Mobil platformlar için yazılan bu binlerce milyonlarca irili ufaklı uygulama böyle platformların olmadığı dönemlerde ya sadece ileri derece seviyeli kullanıcıların kişisel çabaları sayesinde webden temin ederek , forumlarda okunan bir gönderiyi takip ederek bulunuyor, büyük kitlelere ulaşamıyordu. Çoğu bedava olmak zorunda kalıyor ve bedava birçok yazılımda olduğu gibi kalite sorunlarına sahip oluyordu. Yetenekli uygulama geliştiriciler, satış imkanı olmayan,mecra eksiği bulunan bu platformlara uygulama geliştirmeyi ikincil iş görüyorlar, gerçekten kullanışl uygulamalar çok nadir çıkıyordu.
Halbuki App Store veya benzeri bu platformlarda, sadece kullaıcıyı güldürmeye yarayan basit bir uygulamayı bile binlerce kullanıcıya eriştirebiliyor ve yazılımı geliştirene hiç te azımsanmaycak bir gelir kalemi olabiliyor. Download sayısına inanamayacağınız hiç de bir işe yaramayan ifart isimli uygulama sahibini zengin etti bile. Bu şekilde binlerce uygulama her geçen gün listelere ekleniyor. Mobil cihazı pusulaya çevirenden el feneri görevi görene kadar, akla hayala sığmayacak her türlü amaç için geliştirilmiş uygulamalar mevcut. Bu yepyeni mecranın çok ciddi potansiyel barındırdığını gören bir çok yazılımcı veya meraklıkarı artık mobil platformlara uygulama geliştirmeyi öncelikli iş haline getirdi.
Apple da, diğer mobil platform geliştiricileri de bu uygulamarın cihazlara indirilmesini hızlı mobil networklerin üzerinde çalışır hale getirdiler. Daha önceleri bilgisayarlara kurulan bu uygulamalar mobil cihazlara senkronizasyon esnasında aktarılıyordu. Oysa şimdi satın alma işlemi de dahil olmak üzere herşey mobil cihaz ekranından yapılabiliyor. Bunu sağlayan 3G, HSDPA alt yapı gibi teknolojileri yaygınlaştıkça bu iş modeli daha karlı olmaya devam edecek. Bu yüksek hızlardan faydalanan uygulamalar ise en az desktop benzerleri kadar yetenekli, hatta daha da kullanışlılar.
3G gibi yüksek hızlı mobil networklerin yaygınlaşması, tıpkı evlere gelen broadband’in yaygınlaşması döneminde web’in popülaritesinin artmasına ve içeriğin öneminin herşeyin önüne geçmesini sağladığı gibi mobil platformda da içeriğe inanılmaz bir önem kazandıracak. İçerik sağlayıcılar bu rüzgarı doğru yakaladıkları zaman kaliteli içeriklerini çok büyük kitlelere ulaştırıyor olacaklar. Canlı radyo ve TV programlarının mobil cihazlardan izlenmesini/dinlenmesini sağlayan uygulamalar sonunda hak ettikleri hızda çalışıyor olacak. Daha sofistike uygulamalar çoğaldıkça, bu geniş hızlı bağlantıdan faydalanan mobil cihazlar nihayet üzerlerindeki işlemci güçlerini verimlice kullanabilecekler. Çok değil 5-7 sene öncesinin güçlü workstationlarına denk işlemci gücü barındıran mobil cihazlarımız sonunda üzerlerinde hakkını verecek uygulamaları çalıştırıyor, canlı video görüntüleri işleyebiliyor, hem görüntü hem de sesi gösterebiliyor olacaklar. Örnek, yeni 3G hızlarına ulaşınca elinizdeki iPhone bir Macmini kadar kullanışlı hale bürünüyor olacak.
30 Temmuz günü, telefonunuzdan hangi TV kanalını izleyecek, hem görüntülü hem sesli olarak ilk kimi arayacaksınız?