Cumartesi, Kasım 22, 2008

Notebooklari tahtindan edecek: NETbook Bilgisayarlar...

Bu günlerde, ofis içinde yaptığımızdan daha çok işi ofis dışında hallediyoruz. Blackberry, Windows Mobile li cep telefonları gibi mobil cihazlar sayesinde kimse ofisten, olup bitenden veya email trafiğinden tam anlamıyla kopmuyor. İş biraz daha doküman odaklı, full-size bir klavye gerektiren bir görev ise, notebook bilgisayarlar devreye giriyor. Notebook bilgisayarların sunduğu kolaylıklar , bu bilgsayarlara "notebook" denemeyecek kadar ağır ve büyükken bile göreceli olarak mevcuttu. Kısaca, ofiste masanın üzerinde duran kocaman CRT ekranlı makinanın yaptıklarının bir çoğunu, görev için gidilen mekanda veya daracık uçak koltuğunda yapmaya imkan tanıyordu.
Notebooklar seneler içerisinde küçüldü, yetenekleri arttı, web bağlantısı özellikleri eklendi, artık sadece wireless erişim noktalarına değil, GSM veya CDMA ağlarına da bağlanır hale geldi. bu özelliklere sahip olması için ek kartlara ihtiyacı da kalmadı. Yani olgunluğa ulaşti.
Bir notebook bilgisayar artık konfigürasyonuna göre, en ağır işlerin bile üstesinden gelecek hale geldi. HD video işlemeden, 3 boyutlu tasarım gibi işlemci gücü gerektiren işler bile bu makinalarda yapılabiliyor.
Ancak bu guc, bu yetenek skalası, bu makinaları, günümüzün mobil çalışanlarının temposuna göre hala ağır ve hantal kılıyor. Gerçekten bu özelliklere ihtiyaç duymayan, ağırlıklı olarak ofis dokümanları ve email , biraz da instant mesajlaşma uygulaması kullanmaktan daha ileriye gitmeyen ve mobil çalışanların yüzde 90'ını oluşturan bu kesime daha rahat taşınabilir, ince, pil ömrü uzun olan ve en önemlisi, binlerce dolar fiyat etiketi olmayan bir cihaza ihtiyaç vardı.
Netbook'lar burada devreye giriyor. Asus'un eePC'sı, Acer'in Aspire One'i, HP'nin Mini 1000'i belli bir fiyatın altında,notebook fiyatlarının neredeyse yarısına hatta daha bile azina, bu işlemleri kolayca yapabilmeyi sağlıyor, bunu yaparken de bir karton kaplı kitaptan daha fazla yer kaplamıyorlar. 1kg dan daha az bir ağırlığa sahipler ve bir uçağın ekonomi sınıfındaki bir koltukta tepsinin üzerinde duruyorken öndeki yolcu koltuğunu sürekli oynatip, yatırıp kaldırmasına rağmen iş yapılabilir bir ortam sunuyorlar.
Bu netbookların bir çoğu işlemci devi Intel'in becerikli ama tüy sıklet Atom işlemcisi ile geliyor. bu işlemci günlük web tarayıcısıyla yapılan işlerde, ofis dokümanı yaratma ve edit etme işlemlerinde son derece yeterli. Bütün bunları yaparken son derece az enerji tüketiyor ve üreticiye maliyeti oldukça düşük. Tabii ki böyle bir cihazda Photoshop çalıştırmayı ummamak gerekiyor. Ancak sağlanan fayda, uzun pil ömrü 500 USD mertebesinde fiyat ve kabul edilebilir boyutta ve çözünürlükte bir ekran oluyor.
Netbook'ların bir çoğunda Linux işletim sistemi standart olarak sunuluyor. Oldukça hafif, ve çabuk boot eden bir işletim sistemi olmasına karşın ve üzerinde ücretsiz bir uygulama olan Open Office ve Mozilla web tarayıcısının kusursuz olarak çalışmasına rağmen bir çok kullanıcı alışık olduğu Windows ortamını görmek isteyecektir. Netbook PC üreticilerinin çoğu, lisans ücreti karşılığında Windows XP'yi de bir opsiyon olarak sunuyor. Zaten netbook PC ler sayesinde Windows XP lisanlarının satışı halen oldukça başarılı. Windows XP de çok da kuvvetli olmayan Intel Atom işlemciler üzerinde oldukça rahat çalışan bir işletim sistemi.
Netbook PC'lerin fiyatlarının ucuz olması IT yöneticilerinin bu cihazları rahatlıkla saha ekiplerine sağlamasına ve bu yöntemle iş verimini arttırmasına neden olacak. Saha ekipleri ve mobil ortamda iş yapan herkes normalde çuvalla para ödeyerek alınan ve özelliklerinin ve işlem gücünün yüzde 10'una bile dokunulmayan , ağır ve pahalı notebookları taşımak zorunda kalmayacaklar.

Perşembe, Eylül 11, 2008

Google Chrome’un Gelecegi “Parlak” Gozukuyor…

Tam Microsoft’un Internet Explorer 7’sine rakip, su da olsaydi bu da olsaydi denilen ozelliklerine sahip, hizli ve guvenli bir browser bizlere, “hah tamam budur iste” dedirtmisken karsimiza pat diye google’in Chrome’u cikiverdi
Hangi web tarayicidan bahsediyorum? Tabii ki Mozilla Firefox 3. Firefox, kullanicilarin arayipta bulamadigi, olsaydi deyip de yokluguyla yetindigi herseyi barindiran mukemmel bir web tarayici denilirken, en az onun kadar cilali, onun kadar guvenli, bir o kadar da yeniliklerle dolu Google Chrome cikiverdi. Oyle bir zamanda cikti ki, bir cok teknoloji dergisi editoru yazilarinda, sonunda IE7’mi tam anlamiyla yerinden edecek web tarayacisini buldum bu tarayici Firefox 3.0 dir derken cikti.
Google Chrome, halihazirda mevcut butun web tarayicilarindan kullanicilarin en cok begendigi ozelliklerini bunyesinde barindiran, daha henuz cikmamis IE8 gibi web tarayicilarindan bile ozellikleri bir sekilde kullaniciya sunan tamamen “kutunun disinda dusunerek” tasarlanmis bir web tarayici.
Chrome ilk yuklendiginde, bilgisayarin varsayilan web tarayacisi hangisi ise, ondan butun kisisel ayarlar ve bookmarklari import etmek ile ise basliyor. Sirf bunlarla yetinmeyip, kaydedilmis kullanici isimleri ve sifreleri aliyor. Ayrica tarayici kullanilarak indirilmis dosyalar var ise, bunlarin bulundugu hedef klasoru de sorarak ogreniyor.
Chrome’un arabirimi cok sade tasarlanmis. En ustte bir sira “tab” yer aliyor, hemen altinda adres cubugu, onu takiben de bookmark cubugu yer aliyor. Ayrica sayfanin sag tarafinda en son eklenen bookmarklar ve arama ve history kismi bulunuyor.
Bir buyuk ozellik ise, chrome, web uygulamasi turundeki adreslere bir kisayol olusturulmasi durumunda sanki bu web uygulamalari bilgisayarin lokal uygulamalariymis gibi baslatilmasina ve kullanilmasina imkan sagliyor. Bu aralar cok konusulan “cloud computing” konseptine daha yaklasilmasina imkan veren bu ozellik ornek olarak Google Maps uygulamasina bu tur bir kisayol ile erisildiginde pencerinin etrafina adres cubugu veya navigasyon tuslarini yerlestirmiyor, ancak bu fonksiyonlardan herhangi birine ihtiyac duyuldugunda sag klik ile ulasilan menu imdada yetisiyor.
Cok dogal olarak varsayilan arama motoru Google’in. Ancak Chrome burada da bir yenilik getirmis. Daha onceden ziyaret edilip ismi ve adresi unutulan bir web sitesine ulasmak icin konuyla ilgili herhangi bir cumle/kelimeyi arama motoruna sorgulattiginda sadece google ve interneti aramayip ayni zamanda tarayicinin history’sini de ariyor boylece daha once ulasilan bir dokumana cok daha hizli ve az link gezerek ulasmak mumkun oluyor. Ayrica varsayilan arama motoru google olmasina ragmen dokuz ayri arama motoru secenegi de tarayiciya dahil edilmis.
Bunlara paralel olarak cok ilginc ve dahice oldugunu dusundugum bir ozellik daha var. Amazonda bir kitap aramak icin, tarayicinin adres kutusuna “amazon kitap ismi” yazilip bu sekilde arama baslatildigi zaman oncelikli olarak Amazondan sonuclarin listelenmesi saglanmis.
Chrome, mevcut kullanilan veya yolda olup da gelecek bircok web tarayicisindan ozellikleri bunyensinde barindiriyor. Bunlardan biri “incognito mode” denilen webde dolasilan adresleri history’e kaydedilmemesini saglayan ozellik. Ayrica web gelistiricileri icin kaynak koduna aninda ulasilamsini saglayan baska bir mod mevcut. Firefox 3 de gorup de cok begendigimiz, bir ozellik olan bir onceki kullanimda kapatilan tableri aynen geri getirme fonksiyonlari cok kullanisli.
Chrome’un en buyuk ozelligi her tab in icerisindeku web uygulamasini ayri bir proses olarak degerlendirmesi. Boylece uygulamalardan birinin cokmesi durumunda tarayicinin butun tablerindeki uygulamalar degil sadece artik cevap vermeyen uygulamanin kapatilmasi yeterli oluyor. Bilgi kaybi engellenmis oluyor. Ayrica bir pencere icerisindeki tableri surukleyerek bagimsiz bir pencere haline getirmek mumkun. Bu pencere, sadece lokasyon olarak degil butun prosesler olarak da tum tarayicidan bagimsiz hale gelmis oluyor.
Su anda beta surumu bulunan Chrome hali hazirda sadece Windows Vista ve XP icin mevcut. Mac OS ve diger isletim sistemleri icin de birer versiyonun gelecegi bilgisi verilmekle birlikte net bir tarih ilan edilmis degil. Bir soylentiye gore Chrome, Google’in mobil isletim sistemi olacak Android’in icerisinde de yer alacakmis.
Chrome ile ilgili gelistirme sureci ve gelistiren ekibin tasarim surecinde kafalarindan neler gectigini ve chrome’un ozelliklerini anlattiklari Chrome Comic incelemeye deger. http://www.google.com/googlebooks/chrome/

Pazar, Mayıs 18, 2008

Mobil Email Bagimliligi

Nasil yapiyormusuz onceden? Nasil yuruyormus isler aksamadan inanilir gibi degil.
Megersem bizim isimiz ne cokmus da, geceyi gunduzle birlestirip yatmadan once son baktigimiz, uyaninca ilk el attigimiz sey mobil telefonumuzun email uygulamasi oluyormus. Simdi durum boyleyken isler bu sekilde yuruyorsa, elimizde bu imkan yokken bu islerin hic yurumuyor olmus olmasi gerekmez miydi?
Mobil email’in en yogun kullanildigi ulke olan Amerika Birlesik Devletlerinde America Online internet saglayici firmasi tarafindan yaptirilan cesitli arastirmalar cok ilginc istatistik sonuclar veriyor.
Amerikalilarin mobil cihazlar uzerinde email kontrol edenlerinin sayisi 2004 yilindan gunumuze kadar gecen zamanda tam iki Katina katlanmis. Bu mobil cihazlarin kullanicilarinin arasinda secilen bir gruba sorulan cesitli sorularin ardindan soyle bir tablo ortaya cikmis.
Kullanicilarin %59’u emaillerini yataktan kontrol ediyorlarmis
Bu kullanicilarin arasindan %53’u emaillerini banyodayken bile kontrol ediyorlarmis.
En ilginci ise, bir %37’lik oran emaillerini arac kullanirken kontrol ediyorlarmis.
Ayni calismada yapilan anketlere gore kullanicilarin %43’unun sabah uyanir uyanmaz ilk yaptiklari sey email kontrol etmek. %40’I ise yatmadan once bir email kontrolu yapip oyle yatiyormus. Ortalama bir kullanici gunde en az 5 defa email kontrol ediyor, ve Amerikalilarin %83’u tatildeyken de email kontrol edebiliyor olmayi tercih ediyormus.
Ulkemizde durum pek farkli degil. RIM’in Blackberry’si populerligini birkac sene geriden de olsa, ayni Amerikadaki gibi burada da oturtmus durumda. Elinde Blackberry’si emaillerini kurcalayan insanlari her tarafta siklikla gorur olduk.
Bu kullanicilarin gonderdikleri emaillerin altinda otomatik olarak yerlestirilen “Sent from a Blackberry Device” veya “Sent from my iPhone” yazilarina bayiliyorum.
“Ben geziyorum, gene de sana cevap yetistiriyorum, haydi sende cik ofisten, disarisi harika” diyorlar sanki bana. Insanin bu mini klavyeli telefonlardan bir tane alip sokaklarda kosasi, yatagina yatip email kontrol edesi, araba kullanirken bunlara cevap yazasi ve banyoda iken de junk olanlari ayiklayasi geliyor.
Kisisel email ile is ile ilgili emailler arasinda fark kalmadigi su donemde, bu tur bir imkana sahip olmak gercekten kisinin verimliligini arttiriyor mu yoksa is zamani ile ozel zaman arasindaki farki yokedip ikisini birbirinin icine kativeriyor mu diye bir dusunmek gerekir.
Ofise gecikmisken bile yeni baslayan gunun olaylarindan ve ihtiyaclarindan tam olarak haberdar olarak, ve hazir olarak ofise girebilmek suphesiz cok buyuk bir avantaj. Ancak zevkli bir aile yemeginin ortasinda ofisten gelen can sikici bir mail ile tum tadimizin kacmasi da, o beraber zaman gecirmek icin gercekten cok guc firsat buldugumuz ailemizin keyfini bozmaya deger mi?
Cesitli sektorlerde calisan profesyonllere bu konuyla ilgili soru yoneltiginde %26 bir kisminin dedigi surekli olarak ulasilabilir olmak ve gun icerisinde saat farki gozetmeksizin birseylere cevap verebilir olmak, saat farki gozetmeden calisir olmak uzun vadede gunluk ise ayiridigi zamanin azalmasina ve kendine ve ailesine daha fazla zaman ayirabilmeisne yardimci oldugu yonunde.
%23 kisim profesyonel ise uzerindeki is yukunun surekli ulasilabilir ve kendilerinden surekli is beklenir halde olmasindan dolayi arttigindan sikayetci.
Kisaca ortada cok net “bu teknoloji benim hayatimi daha yasanabilir yapti” turunden bir mesaj gorulmuyor ama benim dusuncem bu tur teknolojilerin bizleri bu teknolojinin olmadigi donemlere kiyasla daha fazla verimli yaptigi, bu sayede mobil emailin yaygin olmadigi donemlere nazaran daha kalabalik bir ekibin kaldirabilecegi bir isi cok daha az kaynak ile ama yeri geldiginde ofise bile gitmeye gerek kalmadan yapar hale getirebildigidir.
Her gelistirilen teknolojik urunun ozunde yatan sebep gibi, bu teknoloji de daha verimli bir toplum yaratmak ve bizlere yasam kalitesi daha yuksek bir hayat saglamak uzere dusunlmus ve gelistirilmis.
“Created on a Windows Mobile Device”, “Sent from my iPhone”

Salı, Şubat 19, 2008

Dijital Film Dagitim Teknolojilerine Dair,

Ulkemizde her kosebasinda kopya dvd kiralayan kucuk magazalar acila dursun, telif haklarina daha saygili ulkelerde film dagitim isi 21. Yuzyila yakisir bir sekilde her gecen gun daha zekice daha yaratici bir yontem ile izleyicilerin ekranlarina ulasiyor.
Apple TV cok yeni bir teknoloji veya Apple’in en yeni urunu degil, ama son Macworld Expo’da Steve Jobs’un duyurdugu 3buyuk yenilikten biri de Apple TV Take 2 oldu. Apple TV zaten iTunes kutuphanesindeki satin alinmis veya yasal olarak CD lerden cevrilmis film ve muzikleri bilgisayarin veya ipod’un ekranindan alip oturma odasindaki TV’ye tasimaya yarayan, ve her Apple cihazi gibi kullanmasi son derece basit bir alet idi.
Apple TV Take2 guncellenmesi ile yepyeni bir cihaza donusuyor, artik kullanici minik Apple kumandasini kullanarak iTunes Music Store’dan takip ettigi dizilerin yeni bolumlerini, son cikan albumleri, ve en son olarak da filmleri, bilgisayara ihtiyac duymadan iTunes hesap bilgilerini kullanarak satin alabiliyor. Yeni eklenen bir ozellik ise, artik filmleri 24 saatlik icersinde izlemek uzere kiralamak da mumkun. iTunes Store’da yeni anlasmalardan sonra artik 20th Century Fox, The Walt Disney Studios, Warner, Paramaount, Universal Studios, Sony Pictures Entertainment, MGM, Lions Gate, ve New Line Cinema studyolarinin filmleri bulunuyor. Satin almaya nazaran oldukca kucuk bir bedeli olan bu ozellik Apple TV’yi bambaska bir noktaya koyuyor. Direk olarak cok yaygin olan Blockbuster ve Hollywood Video gibi video kiralama zincirleri ile rekabete sokuyor ve bu gibi mahalle video kiralam noktalarina bir alternatif haline geliyor.
Apple TV bunu ilk yapan cihaz, veya Apple bunu ilk dusunen firma degil. Ozellikle Amerika ve Avrupada kablolu TV ve Uydu TV operatorleri Video On Demand yontemleri ile guncel filmleri kiralamaya ve direk olarak TV ye sizin istediginiz anda baslatarak gonderme imkani sagliyordu. Microsoft’un cok popular olan Xbox 360 oyun konsolu ise yaklasik 1 senedir Amerikada, son 1 aydir da Ingilterede, kullanicilarina cok genis bir katalogdan High Definition film kiralama imkani veriyor. Bu ulkelerdeki evlere ulasan internet alt yapilarinin hizli olmasi ve kredi karti sistemlerinin guvenli ve oturmus olmasi bu tur bir teknolojinin cok daha kolayca kurulmasini ve uygulamaya gecirilmesini sagliyor.
Amerikada oldukca popular bir film kiralama sirketi olan Netflix, senelerdir DVD’lerini musterilerinin eline 1 is gunu icerisinde oldukca iyi oturmus ve verimli calisan posta teskilati ile ulastiriyordu. Hem Netflix, hem Blockbuster su anda web siteleri uzerinden film kiralama modeline donusuyorlar.

En popular elektronik ticaret sitelerinden biri olan Amazon.com ise populer bir DVD saticisi ancak,Amazon’da birkac ay once DVD leri izleyici ekranlarina ulastirmanin daha verimli bir yolu olacagini dusundukleri Amazon Unbox servisini hayata gecirdiler. Artik Amazon.com arama motorunda bir film aradiginizda formatlar arasinda, DVD, Blu-Ray, gibi secenekler arasinda bir de Unbox Download secenegini sunuyor.
Microsoft ise Windows Vista’nin icerisinde gelen Media Center’a ek olarak Vongo gibi Video On Demand servislerini CES gibi cesitli fuarlarda on plana cikartip, gelecegin Dijital Film Dagitim yontemlerinin bu tur bir platformda gercekleseceginin isaretlerini veriyor.
Film dagiticilari icin marjinal maliyeti oldukca dusuk, lojistik maliyeti de yok denecek kadar az olan bu yontem, kullanicilara da zahmetsiz bir sekilde yuksek kaliteli icerigin, istedikleri an istedikleri cihazda karsilarinda olmasi seklinde bir kolaylik sagliyor. Ayrica bu tur iceriklerin gosterildigi cihazlar kullanici bazinda guvenlik icerdikleri icin, ornek olarak yas gruplarina gore kisitlandirma getirip yetiskinler icindir denilen bir filmi yetiskin olmayan bir kullaniciya izletmeyecektir.
Ulkemizde hem telif haklarinin durumu, bunlarin idaresinin nasil yapilacagi gibi konular, hem de medyayi transfer edecek ag altyapisinin henuz yeterli hizlarda olmamasi gibi nedenlerden dolayi, bu tur hizmetlerin hayat bulmasi bir miktar zaman alacak gibi gozukuyor.

Pazartesi, Şubat 18, 2008

Format Savaslarinin Sonu

High Definition video formatlarinda kiran kirana mucadelenin ardindan gelecegin televizyonlarina yuksek cozunurluklu goruntuleri saglayacak formatin hangisi oldugu belli oldu.
Ocak ayinin basinda, her iki formatda da film basmayi surduren tek sudyo olan Warner Bros’un HD DVD formatinda film cikartmayacagi ve sadece Blu-Ray Formatinda devam edeceginin haberi uzun suredir devam eden ve hangi formatin onde gittiginin yorumunun, yorumlayana gore degistigi format savaslarinda ciddi bir donum noktasi oldu. Ozellikle tuketici elektroniginin en onemli fuari olan CES 2008’in baslayacagi gunden 1 gun once boyle bir haberin patlak vermesi, fuarda HD DVD formatinin destekcisi ve savunucusu olan Toshiba, Intel, Microsoft ekiplerini cok zor durumda birakti. Tum bunlara ragmen HD DVD standinda hararetli bir sekilde neden kendi teknolojilerinin daha iyi oldugunu anlatan ekipler gun boyu calistilar. Takip eden Subat ayinin 3. Haftasinda Toshiba artik HD DVD oynaticisi uretmeyecegini duyurarak HD DVD’nin maglubiyetinin resmiyetini ilan etmis oldu. . Es zamani olarak Wall Mart gibi bir perakende devinin HD DVD yerine Blu Ray satmayi terih ettigini aciklamasini takiben, savasin resmi galibinin Blu Ray oldugu tum teknoloji bloglarinda belirmeye basladi.
Teknolojik olarak farkliliklar icerse de, son kullanici gozunde sunulan yeniliklerin cok benzer olmasi, bir teknolojinin digerinden radikal farkli bir ozellik sunamamasi gibi sebeplerden tuketici iki formatada mesafeli kalmis ve her iki format da yeterli cekim gucunu yakalayamamis, studyolara bir DVD’nin sagladigi cirolari kazandirir bir format olamamisti.
Bu verimsiz surec zaten hali hazirda oldukca Kabul edilmis ve performans olarak da hic bir eksigi olmayan DVD formatinin populerligini yikacak derecede kuvvetli olamadi. Bir de tuketicinin onune birbirine yakin iki ayri secenek koymak her iki formatinda gecen bu kadar zamanda gerekli ve yeterli yayginliga ulasmamasininin sebebi oldu.
Benzer bir format savasi bundan seneler once VHS ile Betamax formatlari arasinda yasanmis, bu savastan VHS galip olarak ayrilmisti.
Ama bu yasanan format karmasinin esasinda cok basarili olan bir teknolojinin tuketici tarafindan gozardi edilmesine neden oldugu en guzel senaryo Super Audio CD ve DVD Audio formatlari arasindaki cekismedir.
Her iki format da, bir CD’den cok daha kaliteli bir tecrube yasatiyor olmasina ragmen, tuketicinin onune konulan seceneklerin darligi ve studyolarin her iki formati da desteklememesi gibi sebeplerden cok kisitli bir kitleye hitap ederek bir CD nin populerligine ulasamadi.
Ayni donemlerde de sikistirilmis dijital medyumun populer olmasi ve muzigin CD de alinmak yerine download edilmesinin daha cekici gelmesi sebebiyle bu iki format da yeterli cekimi saglayamamis cok kisitili bir kitlenin oyuncagi haline geldi.
Ayni tehlike su anda DVD’yi ve savasin galibi olan Blu-Ray’I de bekliyor. Her iki format da, download edilebilir film alternatiflerinin artmasiyla birlikte populeritesini hizlica yitirebilir. Ozellikle, iTunes, Amazon Unbox, Blockbuster Online gibi servisler, ucuzluk ve kolaylik avantajlari ile bu formatlara ciddi birer tehdit olusturuyorlar.
Savasin galibi, su anda arkasinda Sony, Disney, Apple gibi devlerin bulundugu Blu –Ray gibi gorunuyor. Playstation 3 oyun konsolu sayesinde, bu savasla esasinda cok da ilgilenmeyen bir cok eve de girmeyi basaran Blu-ray, download edilebilir film hizmetlerinin ne hizla yayildigina bagli olarak DVD’nin tahtina oturmaya hazirlaniyor.